“Kolera Günlerinde Aşk”ın başrol oyuncusu Javier Bardem, “İhtiyarlara Yer Yok”la ikinci kez Oscar ödülüne aday ve ilk Oscar ödülünü kazanacak gibi görünüyor.
İspanyol bir oyuncunun Hollywood’u ve dünyayı fethetmesi pek sık rastlanan bir olay değil…2007 adeta İspanyol oyuncu Javier Bardem’in yılı oldu. Bardem, bir başka uluslararası İspanyol oyuncu Antonio Banderas’ın hiçbir zaman başaramadıklarını elde etti ve kısa zamanda olağanüstü bir kariyere sahip oldu. Hatta güzeller güzeli İspanyol oyuncu Penelope Cruz’un bile önüne geçmeyi başardı.
“Guguk Kuşu” ve “Amadeus”la iki kez yılın en iyi yönetmeni Oscar’ını kazanan nadir yönetmenlerden Milos Forman’ın “Goya’nın Hayaletleri”nin kadrosuna alınmasıyla kariyeri inanılmaz bir ivme kazandı.
Bardem “Before Night Falls” ve “İhtiyarlara Yer Yok-No Country for Old Men”le sinema dünyasındaki en önemli, en değerli ve en büyük ödül olan Oscar ödülüne aday gösterilme başarısını kazanırken, Penelope Cruz sadece “Volver”le Oscar ödülüne aday gösterildi. Banderas ise hiçbir zaman Oscar ödülüne aday gösterilmedi.
“Kolera Günlerinde Aşk-Love in the Time of Cholera”da elli yıldan fazla bir süre aynı kadına sırılsıklam aşık kalmayı başaran, aşk sarhoşu çok sabırlı bir adamı,“İhtiyarlara Yer Yok-No Country for Old Men”de hiçbir sınır tanımayan, beyazperdede eylemlerini izleyenlerin kanını donduran ve tüylerini ürperten bir caniyi canlandıran aktör, “filmlerimin aynı dönemde gösterime çıkması rastlantıydı ama benim için çok iyi oldu. Kendimi, yeteneklerimi ve oyun gücümü herkese gösterme fırsatı buldum. Ayrıca filmlerimin birbirinden farklı türlerde olması çok hoşuma gitti. Çok yararlı ve çok güzel deneyimler elde ettim” diyor.
“Kolera Günlerinde Aşk” ile “İhtiyarlara Yer Yok”un çekimleri arasındaki bir aylık dinlenme süresinde sevdiği karakterden nefret ettiği karaktere geçiş yapma olanağı bulduğunu ifade eden Javier Bardem, rol geçişleri sırasında yaşadığı duygusal süreci şu sözlerle dile getiriyor:
“Sanki bedenimin içinden birşeyleri söküp çıkarıyor ve onun yerine tam karşıtı bir kişilik koyuyorum. Zaten işimin en sevdiğim yanı da bu… Dünyayı farklı ve karşıt bakış açılarından görmek zorunda kalıyorum ki, işimin en çok bu yönünü seviyorum.”